Uzun bir aradan sonra okulların da bir hafta tatil olmasını
değerlendirerek yurt dışı seyahatine çıktık. Orta Asya hep merak ettiğimiz bir
yerdi. Özbekistan’da şirket kuran kuzenim Dr. Murat AKSOY’un önerisi ve
rehberliği ile çok merak ettiğimiz Kazakistan ve Özbekistan’ı gezdik.
12
Kasım sabahı saat 07.00 uçağı ile Trabzon’dan İstanbul’a hareket ettik. Yurt
dışı uçağımız flyarystan havayollarına ait uçak ile 15.20’de Kazakistan’ın
Türkistan şehrine hareket ettik. Flyarystan uçağının bagaj hakkı olarak 5
kilo sınırlaması var. Biz 8 kilo olduğunu sanıyorduk. Her bavulun da müstakilen
5 kiloyu geçmemesi gerekiyormuş. Fazla eşyalarımızı bir bavula koyarak
İstanbul’da bizimle Kazakistan’a gelen bir bir yakınımıza bırakmamıza
rağmen 45 dolar fazladan bagaj ücreti ödemek zorunda kaldık. Kazakistan saati
ile gece 23.00 civarında Türkistan’a vardık. Kazakistan ile Türkiye arasında 3
saat fark var. Seyahat yaklaşık 4 saat sürmesine rağmen doğuya doğru
gitmemiz ve saat farkı nedeniyle gece yarısına doğru Kazakistan’a vardık.
Kuzenimiz Murat 17 kişiden oluşan gezi grubumuzu minibüs ile havaalanından aldı
ve kaldığımız Hilton Otele gittik. Gece mini bir Türkistan gezisi yaptık.
Ertesi
gün Otelde yaptığımız kahvaltının ardından Hoca Ahmet Yesevi’nin de hocası olan
ve Türkistan şehrine yaklaşık 1 saat mesafedeki A"slan Bab" türbesini ve camiini
ziyaret ettik. Bizim için farklı bir tecrübe oldu. Şöyle ki, Trabzon’da
bizim akrabalar yöresel söylemle “ Baboli” yani Baboğlu olarak bilinir. Yine
akrabalarımızda yaygın biçimde “Uzun” soyadı da vardır. Rahmetli babamın
adı da Aslan’dır. Aslan Bab’ın türbesinde yer alan seceresine baktığımızda da
alt soylarından birinin Hasan UZUN olduğunu gördük. Murat ile birlikte bizim
akrabamızın kökeninin Aslan Bab’a dayanmış olabileceğine kanaat getirdik.
Farabi’nin
doğduğu tarihi Otrar şehrini gezdik. Cengiz han, 6 ay kuşattıktan sonra şehrin surlarının içinde kalanların aç, susuz kalması ile birlikte şehri ele geçirdi
ve dönemin en medeni şehirlerinden olan Otrar’ı yerle bir etti. Ağaçları bile
yok etti. Emir Timur, Moğol istilasından sonra yıkılan şehri imar etti. 10.
Yüzyılda bu şehirde kanalizasyon sistemi ve hamam vardı. Her 18-20 km mesafede
kervansaraylar olurdu. Şehristan, surların içindeki yerleşim alanlarına denirdi.
Gümüş para basılırdı. Burası Turban, Farab ve Otrar isimlerini aldı.
Ardından
Türkistan şehir merkezine dönerek şehir merkezine bulunan Hoca Ahmet Yesevi’nin
türbesini ve camiini gezdik. Hoca Ahmet Yesevi, 1093 yılında Kazakistan’ın
Sayran şehrinde doğmuş, 1166 yılında Türkistan’da vefat etmiştir. Bu türbe 1400
yıllarında pişmiş taştan Emir Timur tarafından yapıldı. Kazak Hanlarının
türbeleri de buradadır. Çilekeşhanesinde bir mumla suyu ısıtan büyük bir kazan
vardır. Türbe ve cami ihtişamını halen korumaktadır.
Türkistan’da
eski Kervansaraylar tarzında modern alışveriş merkezi yapılmış olup burada
birçok Türk mağazası bulunmaktadır. Gece açık alanda su gösterileri
yapılmaktadır. Türkiye’den gelen birçok öğrenci de bu şehirde bulunan ve
ülkemizde denkliği kabul edilen Uluslararası Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesinde
eğitim görmekte.
Ertesi
gün minibüs ile gerçekleştirdiğimiz 4 saatlik seyahatin ardından Kazakistan’dan
Özbekistan’a geçtik. Kazakistan geneli step ve çöle yakın bir arazi yapısında.
Develer de günlük yaşamın bir parçası kırsal alanda. Özbekistan’a giderken
Kazakistan’ın büyük şehirlerinden olan Çimkent’ten geçtik. Pek gelişemeyen ve
geneli tek katlı binalardan oluşan büyükçe bir şehir. Sınır kapısı işlemleri
her iki ülke açısından ve özellikle Kazakistan açısından çok geri kalmış.
Tekrar tekrar kontroller insanı yoruyor. Her taraf seyyar dövizcilerle
dolu.
Özbekistan’da
bizi başka bir minibüs ve rehber alıyor ve sınıra çok yakın olan başkent
Taşkent’e getiriyor.
Taşkent,
sonradan daha düzgün inşa edilen modern bir şehir. Türk girişimciler de
çok. Yine bizim müteahhitlerin yaptığı büyük iş merkezleri ve konutlar
var. Taşkent şehir meydanında gezerken eşim bir genç kızdan fotoğrafımızı
çekmesini istedi. Fotoğrafımızı çeken üniversite öğrencisi kız Türkiye’den
geldiğimizi öğrenince Türk dizilerini özellikle “Yargı” ve “Yalı Çapkını”
dizilerini çok severek izlediğini söyledi. Kazakistan’da da “Kuruluş Osmanlı”
dizisinin izlendiğini gözlemledim. Dizilerimizin yurt dışında ilgiyle izlenmesi
gurur verici. Akşam Taşkent’te dolaşırken Maraş Dondurmacısı gördük ve aldık.
Türk müziği dinletiyordu. Bizim isteğimiz üzerine çaldığı müziklerle
Taşkent’in en büyük parkında horon, kolbastı, harmandalı oynadık.
Ertesi
gün hızlı tren ile Semerkant’a gittik. Semerkant, tarihi yapıtlarını hala
muhafaza edebilen güzel bir şehir.
1400
yılında yapılan Emir Timur türbesini ziyaret ettik. Harika bir yapı ve harika
bir cami. O dönemde ne kadar büyük bir medeniyet kurmuşlar. Binalarda 7. ve 8.
yüzyıllarda kanalizasyon vardı. Semerkant’ta orijinal Özbek Pilavı yedik.
Öğleden sonraya pek kalmıyormuş. Farklı bir yapım şekli ve farklı bir lezzeti
vardı.
Ardından
tarihi şehrin merkezi olan Registan meydanına gittik. Meydandaki iki medrese
200 sene ara ile yapılmış. Ali Şir Nevai bu medresenin öğrencisiydi.
İpekyolu’nda en önemli iki şehir Semerkant ve Buhara idi. Timur’un torunu Uluğ
Bey tarafından 3 yılda yapılan Dünyanın ilk rasathanesinin kalıntılarını
gezdik. Ardından Bibii Khanum Camii ve Şahı Zinde kompleksini gezdik. 500 yıl
öncesi adeta yaşıyordu. Akşam kaldığımız otelden gece görmek için tekrar
Registan Meydanına geldik. Gece görüntüsü gerçekten harika Registan Meydanının.
Timur, eşi Bibi Hatun için 1399 yılında çok görkemli bir cami yaptırmaya başlamış, Hindistan seferi sonrası 1405’te bu camii tamamlamıştır. Timur, Hindistan’a sefere gittiğinde 99 Fil getirip inşaatı bitirmiştir.
Perşembe
günü hızlı tren ile Buhara’dayız. Buhara’da da Semerkant gibi çok kıymetli
tarihi eserler var. 1318 yılında Buhara’da doğan Bahaüddin Nakşibendi’nin
türbesi ve camiisini ziyaret ettik. 250 km’lik bir alanda 7 farklı ibadet yeri
var.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Buhara Tıp Fakültesini gezip kıymetli Dekan Hanım’dan çok yararlı bilgiler edindik.
40
sütün camii, gördüğüm en farklı mimarideki cami. Yaklaşık 100 havuz var
bahçesinde. Zerahşan Nehri’nden su alınmış. 1920 yılında Bolşeviklerin
istilasındaki bombardımanda birçok yer hasar görmüş.
Leb-i
Havuz, 114 tane havuz var Buhara’da. 1943 yılında Rusya Nasrettin Hoca filmini
Buhara’da çekmiş. Nasrettin Hoca’nın heykeli de var Buhara’da.
Buhara’da
son hükümdar Sitor-i Mokhi’nin yazlık konutu da mükemmel. Dolmabahçe Sarayı’nı
anımsattı bana. Yüksekliği 20 metreyi bulan Ark kalesi ve çevresi de harika bir
yer. Buhara’nın eski şehir merkezindeki üç büyük cami ve çevresindeki tarihi
eserler çok iyi korunmuş. Adeta o dönemleri yaşıyor insan. Halen aktif olan
Kalyan camiini ziyaret ediyoruz.
Ertesi
gün hızlı tren ile Taşkent’e dönüyoruz.
Karahanlılar
döneminde 12. yüzyılda Moğol istilası sonrası yapılan magoki atori, yahudilerle
birlikte kullanılmış.
6.
Yüzyılda Türk kavimleri Taşkent’e yerleşmiş. Taşkent’te Hz. Osman döneminde
yazılan orjinal Kur’an-ı Kerim’i ziyaret ettik. Aynı gün karayolu ile
Kazakistan’ın Türkistan şehrine gittik. Ertesi gün ise 5 saatlik bir yolculuk
sonrası İstanbul’a, akşam ise Trabzon’a döndük.
Güzel, uyumlu ve zevkli bir ekiptik. Tüm katılımcılara da ayrıca teşekkür ederiz.
Orta
Asya ve Türk Cumhuriyetleri mutlaka gezilip görülmesi gereken yerler. Türkçe
farklı lehçelerle halen orada yaşıyor ve gelişiyor. Batı dillerindeki
sözcüklere de çok güzel Türkçe karşılıklar buluyorlar. Örneğin Resepsiyon’a Kabulhane diyorlar.
Elden
geldiğince gezi izlenimlerini siz dostlara aktarmaya çalıştık. Sağlıcakla
kalın.
Fatih Bey, kadim Türk yurtlarına dair kıymetli gezi yazınızı büyük bir keyifle okudum. Tam olması gerektiği kıvamda ve uzunlukta yazmışsınız. Çok da hoş bir üslûp kullanmışsınız. Türkçeyi bir edebiyatçı titizliğiyle doğru ve yerinde kullanmışsınız. Bu özellik sanırım kıymetli eşiniz Fatma Hanım'ın Türkçe Öğretmenliğinin size kattığı bir değer olsa gerek :))) Bize ata yurtlarımızı hayali de olsa gezdirdiniz. Ben de 2000-2003 seneleri arasında Türkmenistan'ın başkenti Aşkabat'ta üç yıl devlet okullarında öğretmenlik yaptım. O coğrafyaları iyi bilirim. O yıllarda Özbekistan'a gitmeye niyetlendiysek de o zamanlar Türkiye-Özbekistan ilişkilerinin soğuk olması nedeniyle bir türlü gidemedik. Fakat bu güzel yazınızı okuyunca gitmiş gibi olduk. Bu yazılar internet sitesinde zamanın hoyrat elinde yitip gitmemeli. Sayıları çoğalınca mutlaka kitaplaştırılmalı. Beğeniyle okudum. Allah kaleminizi, kelâmınızı ve ilhamınızı daim ve kaim eylesin.
Yazıyı okurken Türkistan, Kazakistan ve Taşkent sokaklarında gezindim ama registan meydanını bir kaç kez turlamış olabilirim. Beni en çok heyecanlandır yerin buhara olduğunu söylemeliyim. Yazının sonunda aklımda iki şey belirdi orta Asya ve Türk cumhuriyetlerine seyahat planlamak, buhara sokaklarına ayak izlerimi bırakmak... Özbek pilavına olan hayranlık ve damak tadı uygunlugumu da belirtmek isterim sevgi ve selamlar
Orta Asya ve Türk Cumhuriyetlerine seyahat etmeyi düşündüğüm bir dönemde son derece sade ve sistematik bir anlatımla aktardığın bilgiler kesinlikle çok faydalı olmuş. Umarım gitmek kısmet olur. Bize yol gösterecrk bir yazı. Çok teşekkür ederiz.
Yazi ve resimlerden ailecek gezilebilecek yerler oldugu izlenimine kapildim. Sizde gayet aciklayici bir sekilde tasvir etmissiniz. Insanin Ata yurdunda olmasi baslibasina bir manevi huzur ortami olusturuyor. Anlatiminizdan bunu hissettim. Rabbim tum Turk cografyasini ve Türk milletini birlik butunlukten ayirmasin.
Benimde çok merak ettiğim görmek istediğim yerlere gitmekle kalmamış anlatımınızla bizleri de oralara sürüklediniz. Keyifli bir tatil olmuş sizin için. Bizim içinde okuması güzeldi. Kaleminize ve yüreğinize sağlık Fatih bey
Çok güzel seyahat yaptınız bizede en güzel şekilde aktardıniz gençler için çok eğitici bilgilendirici oldu bizlerede nasip olur inşallah hayırlı akşamlar Fatih bey kardeşim
Başkanım bizde çok istiyoruz aynı geziye çıkmayı ama öyle anlatmışsınız ki artık gerek kalmadı :).. Latife bir yana o geziye çıktığımızda rehberimiz bu yazınız olacak.. Saygılarımı sunarım..
Çok güzel bir geziydi başta kızım ve damadıma ve gurup arkadaşlara çok teşekkür ediyorum,sizinde kaleminize ve yüreğinize sağlık çok güzel olmuş
Fatih bey merhaba ! Yazınızı okudum . Tekraren yaşadım geziyi . Çok teşk ederim . Bende notlar almıştım geziyle ilgili . Bana ufuk açtınız . Sevdiklerime yaşadıklarımı paylaşmak için sizin gibi yapacağım . Gördüğüm gezdiğim yerleri notlarımdan yararlanarak paylaşacağım .Sizleri tanıdığımıza çok memnun olduk . Ailenizle ve yavrularınızla huzurlu sağlıklı günler diliyoruz. Mete Ailesi
Muhteşem bir geziydi.Gezi ekibimizde herkes iyi ve güler yüzlü olunca daha da keyifli oldu.Başta sevgili Murat ve Laçin olmak üzere tüm gezi arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.Gezdiğimiz yerleri yazıya aktararak ölümsüzleştirdiğin için çok teşekkür ederiz canım.Kalemine,yüreğine sağlık.
Değerli ağabeyim; Ailenizle birlikte şeref verdiniz. Ata yurtta hem tarihimizin derinliklerini hem de aile köklerimizin izlerini gözlemlemek ebedi güzellikte bir hatıra oldu. Bu unutulmaz geziyi en değerli hatıralar kısmında hatıralarımda kayıt altına aldım. Özellikle Aslan Bab kısmını birlikte müşahade etmek ve bunu maaile paylaşmak bizim için keyifti. Saygı ve muhabbetlerimle.
Turkay Özcan 08.03.2024
Atayurdumuzu ziyaret etmenizi çok takdir ettim bizede nasip olur inşaallah anlatım güzeldi gitmiş kadar olduk görüşmek üzere.